Nur Sevencan
3 min readJul 1, 2019

Türk dizilerindeki modern peri masallarına ihtiyacımız var mı?

Son birkaç yıldır Türk dizilerindeki kadın ve erkek rollerinde tekrar eden şöyle bir model var: asistan rolündeki kız kendi hayat mücadelesini verirken şirket sahibi veya güç sahibi patronuna aşık olur ve birden hayatı bir peri masalına dönüşür. Bu dizilerin hemen hepsinde şöyle bir sahneye rastlamak mümkün: bir iş yemeği veya toplantı vardır, ve bas roldeki kız kıyafeti ve güzelliğiyle gecenin en güzel kızı olup, erkek başrolü etkilemeyi başarır. Bu bir yerden çok tanıdık gelmiyor mu? Sindirelladan mesela. Üvey annesi ve kardeşleri tarafından kötü muameleye maruz kalan sindirella güzel kıyafetlerini giyip bir baloya gittiğinde prens kendisine aşık olur, ve sindirella kölelik hayatından prenseslik hayatına paraşütle bir atlama yapmış olur. Pekiyi, prens o kadar kızın içinden neden sindirellaya aşık olur? Bir kere dans etmekle sindirellanın iyi kalpli olduğunu anladığı için değil herhalde. Çünkü sindirella balonun en güzel kızıdır. Sindirella’nın üvey kardeşleri yalnızca kötü kalpli değillerdir aynı zamanda ‘çirkin’dirler de. Ayakları büyük olduğu için cam ayakkabı ayaklarına girmez mesela. Bir diğer örnek ise kötü kalpli bir perinin kehaneti yüzünden yüz yıllık uykuya mahkum olan uyuyan güzel. Prenses ve saray halkı ancak yakışıklı bir prens gelip prensesi öpmesi üzerine uykudan uyanırlar. Uyuyan güzelin bunun için hiçbir şey yapması gerekmez, güzeldir ve prensestir. Şu anki popüler dizilerde sunulan ideal ilişki modeli bu peri masallarındakilerden pek farklı değil aslında. Bu dizilerdeki erkek başrol sadece yakışıklı değildir aynı zamanda iyi kalplidir ve çok güçlüdür(hem fiziksel, hem finansal anlamda), kızı hayatın her alanındaki zorluklarlara karşı korur. Kızın bunun için pek bir şey yapması gerekmez. Güzel ve şanslı olması yeterlidir. Peki bu popüler ilişki modelinin kime ne zararı var?

Hayatımızdaki zorluklarla mücadele etmek için hareket geçmek yerine, dışarıdan gelecek sihirli değnek, ya da beyaz atlı prens beklemek kadınların kendilerine yapabilecekleri en büyük kötülüklerden biri. Nedenine gelince en kısa cevap olarak: kadının eylemliliğini yok sayması, kadını hayatın zorluklarıyla mücadele eden bir özne olmak yerine pasif bir nesneye indirgemesi. Burada özne olmaktan kastım, popüler kişisel gelişim söylemindeki “hayatta her istediğinizi başarabilirsiniz, yeter ki isteyin” deki her şeye muktedir olan özne değil. Elimizde olmayan sebeplerden dolayı işlerimiz yolunda gitmeyebilir, istediğiniz her şeyi başaramayabilirsiniz ama özne olmak demek her şeye rağmen mücadele etmek demek. Aynı zamanda eylemlilik ve çabanın hayat mücadelesinde bir anlamı olduğunun farkında olmak .Hayatımızın kontrolü ne kadar bizim elimizde, eylemliğimiz nereye kadar etkili soruları başka bir tartışmanın konusu olabilir. En nihayetinde, herkesin hayatında farklı mücadele alanları olsa da bu herkesin o veya bu şekilde bir mücadele alanı olduğu gerçeğini değiştirmez. Eğer hayat bir mücadeleyse, ve siz bu mücadeleyi bütünüyle başka birinin omuzlarına yıkmaya çalışıyorsanız, o zaman kendi hayatınızı yaşıyor olur musunuz? Burada karıştırılmaması gereken nokta birinden destek almakla, sizin hiçbir şey yapmadan başka birinin sizin yerinize bütün sorunlarınızı çözmesini beklemek. Her ne kadar burada haksızlığa uğrayanlar sadece kadınlar gibi gözükse de filmler vasıtasıyla devam ettirilen bu ideal erkek imajı, erkekler için de bir o kadar zararlı. Nasıl ki kızların süper model güzelliğinde olmaları absürd bir beklentiyse, erkeklerin her şeyi çözme gücünde olmalarını beklemek de bir o kadar yersiz.

Bu dizilerdeki zararlı bir diğer tipleme ise şirket ortağı, ya da yönetici pozisyonundaki kadınların sürekli hırslı, kötü kalpli kadın rollerde olmaları. İyi kalpli güzel asistan kız- kötü kalpli hırslı yönetici kadın ikilemi klişe olmanın ötesinde kadınların sadece asistan rollerinde “makbul” olup, yönetici rollerindeki kadınları tehlikeli olarak lanse etmektedir. Peki kadınların öznelliğini yok sayan, erkeklere çok fazla beklenti yükleyen, güçlü kadınları şeytanlaştıran bu modern peri masallarına ihtiyacımız var mı?

No responses yet